Welcome to Our Website

İmamoğlu: 60 kat bina olur mu, bir binada 650 daire olur mu; “Gökyüzünü ben satarım ona göre de yerim” diyeni seçtirmeyeceksiniz

Esenyurt Belediyesi tarafından düzenlenen “Ortak Akıl Zirvesi”, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, iş insanları ve sanayicilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Zirvede konuşan İmamoğlu, Esenyurt’taki çarpık yapılaşmaya dikkat çekerek “Ne böyle bir sanayi hayal edildi burada? Ne böyle bir konutlaşma, yani ya 60 kat bina olur mu? Bir binada 650 daire olur mu? Bu büyük bir ihanettir, bağıra bağıra söyledik bunu. 13 dönüm yerde 8 bin 600 konut olur mu? Yaşatamazsınız o insanları, şimdi 40 bin konut mağduru. Kimi suçlayalım? Alanı mı? Yapanı mı? Satanı mı? Yaptıranı seçmeyin bir daha, siz biliyorsunuz, yaptıranı seçmeyeceksiniz. Yani gökyüzünü ben satarım ona göre de yerim harcarım diyeni seçtirmeyeceksiniz” dedi.

“Ortak Akıl Zirvesi” İBB Başkanı İmamoğlu, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, iş insanları ve sanayicilerin katılımı ile gerçekleşti. Başkan Özer’in sunumundan sonra toplantıda bir konuşma yapan İBB Başkanı İmamoğlu, Esenyurt’taki çarpık yapılaşmaya ilişkin eleştiriler yöneltti. İmamoğlu şunları söyledi:

“Özenli bir hizmet dönemine ihtiyacı vardır”

“Pozitif ayrımcılık meselesinde elbette pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyan unsurlar şehrimizde, ülkemizde hep vardır olacaktır, o bakımdan Esenyurt kentleşme ya da hocamızın güzel tarifiyle kentlileşememe meselesi üzerinden pozitif ayrımcılığa muhtaçtır. Özenli bir hizmet dönemine ihtiyacı vardır. Esenyurt denince insanın aklına ne geliyor diye baktığımızda bunu başkanımız çok aslında güzel bir biçimde tarifledi. Hem nüfus artış hızından şehrin 1989’dan bu yana nasıl bir gelişme ya da büyüme gösterdiğini, nüfus bakımından, yapılaşma bakımından. Bu hani dünyada eşi benzeri olmayan derken bir övgü sıfatı değil elbette. Hocamız bunu söylerken aslında bir hayret gibi ya da bir bazen de üzüntü gibi ifade edilen bir tarif. Bu bakımdan dikkatle incelenmeli. Bu duruma niye geldik? Niçin böyle bir şey yaşıyoruz? Niçin bu süreci kentimize, şehrimize buraya gelmek zorunda olan insanlarımıza yaşatıyoruz diye çok geniş bir perspektiften bakma mecburiyetimiz var. Mesele elbette ki hocamızın arzu ettiği emsali 1,25’den 1,50’ye çıkartmak da bizim meselelerimizden bir tanesidir ama meselenin özü aslında daha büyüktür. Daha farklı bir perspektiften bakabilmektir. Aksi takdirde gerçekten iyi olmaz işlerimiz.

“İstanbul’un 2050 vizyonuna çalışan bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı olarak bulunuyorum”

Ülkemizi, şehrimizi bu anlamda iyi bir zaman dilimine taşıyamayız. Bizim bakışımız biraz böyle yani biraz bütünlükçü bakıyoruz. Bugün burada açık söyleyeyim. İstanbul’un 2050 vizyonuna çalışan bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı olarak bulunuyorum. 2050 vizyonunu ortaya koyduğumuzda bize hani çok mesafeli bir zaman dilimi gibi gelse de aslında bugünden baktığınızda 26 yıl halbuki ben 35 yıl önce bu bölgeye gelmiş bir insanım bana dün gibi geliyor. İşte hem üniversitem hem bir iş yaşamım hem evim vesaire üst üste koyduğunuzda ben 35 yıldır bu bölgenin şahidiyim sanki dün gibi, biz şimdi 26 yıl sonrasını İstanbul’unu hayal ediyoruz ve onu inşa etme gayreti içerisindeyiz. O da yarın gibi duruyor önümde. O bakımdan acele etmeliyiz ve bu şehrin, bu ülkenin önüne yanlışları değil, doğruları sıralamanın güçlü bir gayretini ortaya koymalıyız. Bir seferberlik dönemi yaşatmalıyız bu güzel ülkemize, bu cennet vatanımıza, 86 milyon yurtsever insanımıza, 16 milyon kıymetli hemşehrimize böyle bakabilmeyi ve böyle yaşatabilmeyi istiyorum açıkçası hem şehrimize tabi ki Esenyurtumuza. O bakımdan pozitif ayrımcılık meselesi gerçekten biraz geniş bir sahaya sahip”

“Sizi temsilen işini iyi yapma mecburiyeti ve gayretinde olan bir insanım”

Konuşmasında, birlikte hareket etmenin önemine ve şeffaf olmaya dikkat çeken İmamoğlu, “Ülkemizin hangi katmanına biraz dokunsanız, pozitif ayrımcılık talep etme hakkını kendinde görüyor. Hangi şehrine gitseniz kendinde pozitif ayrımcılık talebini kullanma hakkını görüyor. Aslında bütün bu süreçler iyi tartışılmalı, iyi konuşulmalı, iyi anlatılmalı ve iyi paylaşılabilmeli. Bugün aslında bir paylaşım masası burası çok kıymetli bir toplantıdır. Bir kere şu cümlelerimi kurarken birbirimizi şöyle tanımayı başarabilmeliyiz. Ben sizlerin arasından çıkmış bir hemşeriniz, bir komşunuz, bir dostlunuz, bir arkadaşınız, bir kardeşiniz nasıl kabul ederseniz bir insan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Aslında sizi temsil ediyor. Yani mülkün sahibi sizlersiniz ben sizi temsilen oradayım. Ve sizi temsilen işini iyi yapma mecburiyeti ve gayretinde olan bir insanım. Dolayısıyla meselenin yoldaşlığı hepimizi ilgilendiriyor. Sorunların çözümü birlikte hareket etmeyi gerektiriyor. Bu da şeffaf olabilmeyi, birlikte konuşabilmeyi, masaları kurup masalarda bu konuyu en üst seviyede tartışabilen ve buradan bir çözüm üretebilen kabiliyeti göstermek gerekli” ifadelerini kullandı.

“Kimse hükümet başkanı seçildiğinde hükümdar olmuyor. İster sarayda olsun, ister, Saraçhane’de olsun”

Çözümde akla, bilime, planlamaya vurgu yapan İmamoğlu bu konuda da şunlerı söyledi:

“Mesele çözümü akıldan uzak olmamak, bilimden uzak olmamak, birlikte düşünebilmek, doğruya birlikte karar verebilmek. O bakımdan bu masanın özeti birlikte başarabilme masası, birlikte konuşabilme masası. Çünkü meselemiz birlikte çözmemiz gereken bir mesele. Yani kimse bir belediye başkanı seçildiğinde hükümdar olmuyor. Ya da kimse bir büyükşehir belediye başkanını seçildiğinde hükümdar olmuyor. Ya da bir devlet başkanı seçildiğinde, hükümet başkanı seçildiğinde hükümdar olmuyor. İster sarayda olsun, ister, Saraçhane’de olsun, ister Esenyurt’ta olsun. Bizim elimizde bulunan nimetimiz demokrasimiz, Cumhuriyetimiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği 100’üncü yılının içinde olduğumuz bu güzel cennet vatan, eksiğiyle fazlasıyla doğrularıyla yanlışlarıyla hepimizin katkı sunması gereken her şeye rağmen çok güçlü bir demokrat ruhuna sahip. O olmasaydı 31 Mart’ta böyle bir seçim sonucu olmazdı. Demokrasi var, o bakımdan izim buna layık bir davranışta bulunup bu mekanizmayı işlettiğimizde eminim ki çok güzel işleri başarabiliriz.

“Bir üst ölçek plan aslında yaşamın tam ta kendisi”

Esenyurt, İstanbul, Türkiye ekseninde baktığımızda aslında mesele birbirini takip ediyor. Türkiye’de dünyayı takip ediyor yani çok evrensel. Marmara Denizli’nin bir toplantısını Şehircilik Bakanlığı çerçevesinde bakarken, konuşurken, mesele müsilajdan başlıyor Türkiye’ye kadar uzanıyor. Marmara Denizi’nin kirlenmesi deyince kentleşme, kentleşme deyince Marmara Bölgesi. Marmara Bölgesi 30 milyon nüfus. Ülkemizin onda biri ama ülkemizin onda birinde nüfusun üçte biri. Sanayinin işte yüzde 55’i ticaretin yüzde 65’i yani bu stratejik olarak jeopolitik olarak güvenlik olarak adına ne koyarsanız koyun başlığına doğru bir strateji değil. Bu aslında bir planlamanın değil plansızlığın sonucu o bakımdan 2050 vizyonu meselesi önemlidir. Biz yetmez diyoruz 2100’e çalışmalıyız diyoruz. Bu bağlamda İstanbul Planlama Ajansı bizim önemli bir kuruluşumuz. İstanbul Planlama Ajansı aslında 1/100000’lik üst ölçek planının çalışmasını başlatıyoruz yani olgunlaştık. Zaten bir 2050 vizyonu strateji belgesini vatandaşlarımızla hemşehrilerimizle, uzmanlarımızla paylaşmıştık iki yıl önce. Şimdi 1/100000 üst ölçek planını. Üst ölçek plan deyince, hani imar dilinde şehir planlama dilinde bir bölü binlik işte bir bölü beş binlik, bir bölü yirmi beş binlik, bir bölü yüz binlik gibi planlar diye tarifleriz ve sadece bir bina, yapı, imar, mimari gibi birtakım şeylerle eşleştiririz öyle değil. Bir üst ölçek plan aslında yaşamın tam ta kendisi. Sanayi, tarım, sanat, kültür, ticaret, ekonomi, ulaşım, yaşam, eğitim, her şey onun içinde var. Çünkü her şeyi planlıyorsunuz orada. O bakımdan 1/100000 planı hayata geçiriyoruz ve bu kente bir bölü yüz binlik bir plan kazandırmak istiyoruz. Yani bir anayasa kazandırmak istiyoruz.

“Kanal İstanbul diye bir şey anlatılıyor”

Peki aklınızdan şu geçmez mi? Ya bu şehrin 1/100000 planı yok mu? Ne yazık ki yok. Çünkü 1/100000 planımız yok deyip 2000’lerin başında bunu harekete geçiren, belediye yönetimi bunu başarabilmiş, katılımcıda yapabilmiş. Bakın bugünkü merkezi idareyi yönetenle aynı siyasi görüşten bahsediyorum. Onun için benim derdim parti partizanlık değil. Diyorum ne güzel bir şey yapmış başarabilmiş. 2009’da geldiğinde burada o dönemde yine görevde olan Hasan Bey var, Büyükçekmece Belediye Başkanımız. 2009’da oybirliğiyle bütün partilerin ortak oyuyla büyükşehir belediyesinden geçirmiş ve yüz binlik planı olmuş şehrin. Eksisiyle, artısıyla, tartışılabilir, üzerinde konuşulabilir, konuşulmalıdır da zaten bir plan öyle oldu bitti olmaz. O bir süre sürer itiraz da olur, revizyonlar olur ve tamamına erer. 2009’da çıktı çöpe attık. Ne zaman biliyor musunuz? Sadece iki sene sonra. Kim attı? Aynı iktidar attı. O planda da havalimanı vardı, o planda da sanayi alanları belirlenmişti, o planda da ulaşım hatları belirlenmişti. Şehrin yaşamı, geleceği tasarlanmıştı. 2009’da hatta bu şehrin en üst sınır nüfusu 15 milyonu geçmemeli denmiş sadece iki yıl sonra çöpe attık. Niye? Bir baktık 2011’de genel seçim yapılıyor. Şehir planında olmayan bir şey anlatılıyor. Kanal İstanbul diye bir şey anlatılıyor. Böyle bir üç boyutlu tridi, yani çok basit apar topar hazırlanmış belli içinden şilepler geçiyor. İki gün üç gün sonra baktık yanında bir 30-40 kat kuleli Esenyurt’ta az önce gösterilen o yüksek binaların yapıldığı bir şey geçiyor. Aradan bir zaman geçti pat diye bir baktık bir havalimanı başlıyor. Bir şehirle ilgili böyle kararlar verildiği takdirde işte Esenyurt gibi ne yazık ki hepimizi üzen tabelaya 980 bin nüfus yazan ama başkanımıza göre bir milyon 650 bin, bana göre bir milyon 400 bin, bir başkasına göre bir buçuk milyon nüfus diye emin olamadığımız rakamları konuştuğumuz bir istatistiğin zeminini hazırlamış olursunuz. Çünkü planınız yok.

“Ankara’da bir odada bir kişinin talimatıyla değil 16 milyon insanın talimatıyla yapacağız”

Halbuki evinizden çıkarken iş yerinize giderken bile plan yapıyorsunuz. Bir şehri plansız bırakıyorsunuz ve bu şehir yani mangalda kül bırakmadığınız dille ifade edeyim ki ben öyle değil, inanarak söylüyorum. Bu şehir bize Fatih Sultan Mehmet’in emaneti. Mangalda kül bırakmamak için değil, hissettiğim için söylüyorum. Ama nasıl bir emanet? Ona ihanet etmememiz gereken bir emanet. Ya da beş yıl işgalde olup ağlayıp vatanın her yerinde beş yıl sonra işgalden kurtarıp tekrar bu cennet vatanın her bir insanına eşit hissedarı yaparak emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti. Tam da böyle bir ortamda Esenyurt’u yeniden ayağa kaldırmak, insanlarını mutlu etmek zorunluluğunu konuşuyoruz. Konuşmalıyız, çözüm bulmalıyız. Biz çözüm bulmak için göreve geldik. Çok çalışacağız, çözüm bulacağız. Bunları niye anlatıyorum aynı plansızlığı yaşamamak için doğru bir yöntem bulabilmek için bunları anlatıyorum. Geçmişi bu şekilde tariflemez, tanımlamazsak geleceği iyi bir şekilde planlayamayız. O bakımdan biz 1/100000 planımızı yapıyoruz ve yapacağız bunu. Kiminle? Bu şehrin insanlarıyla yapacağız. Ankara’da bir odada bir kişinin talimatıyla değil, 16 milyon insanın talimatıyla ama aynı zamanda aklın, bilimin ışığında yapacağız. Şehircilik prensiplerini çiğnemeden yapacağız. İnsanların hakkını hukukunu koruyarak yapacağız. Hukukun üstünlüğünü o planlara her şeyi işlerken önde tutarak yapacağız. Onun bunun malını değerli kılmak için değil, İstanbul’u değerli kılmak için yapacağız. Sadece bir avuç insanın değil, herkesin kazandığı bir plan yapacağız ve bunu hepinizle yapacağız”

“Vekaletle kefalet duygusu üzerinden sizinle hem vekalet hem kefalet ilişkisi kurmaya geldik”

İBB Başkanı İmamoğlu, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Dernek başkanlarıyla aynı masada konuşurken Mehmet Bey arkadaşımı çağırdı danışmanım. Sanayi platformu kurduk ve iş dünyasıyla bir irtibat sahası oluşturduk. İstanbul’un her üst ölçek yapılarıyla yani bu OSB’dir ya da büyük sanayi oluşumlarıdır, sivil toplum kuruluşlarıdır irtibattayız. Ve inanılmaz bir iletişim kurduk. Birbirimizi besliyoruz.Biz onların onlar bizi işlerine, sıkıntılarına koşuyoruz. Eksik kalan taraflarımız olabilir, tamamlayacağız. Bunu daha da geliştireceğiz, genişleteceğiz. Ve bunu niye söylüyorum? 1/100000 plan yaparken en fazla iş dünyasından faydalanmak istiyoruz. Biz sizinle Ahmet başkanımla bugün plan yapmak için buradayız. Planlı konuşmak için buradayız. Şanslısınız, sizlerin içinden birisi sizinle konuşuyor. Şanslısınız akademik yaşamını planlama üzerine oturtmuş ve onun uzmanlığını yaşamış bir bilim insanı var burada. Vekaletle kefalet duygusu üzerinden sizinle hem vekalet hem kefalet ilişkisi kurmaya geldik. Birlikte düşünelim, birlikte konuşalım. Yani bu memleketin her karışı bizim. Ben bazen diyorum ki siyasi ortamda da söylüyorum. İş ortamında da, arkadaş ortamında da söylüyorum. Ya ne yaptıysak yaptık. Hatalarımız var, eksiklerimiz var. Ya bazen açgözlük mü yaptık, bazen kötülük mü yaptık birbirimize? Ya hepsini unutalım. Şimdi birlikte olma zamanı. Her konuda seferberlik zamanı. Yüz sene önceki gibi seferberlik zamanı. Eğitimde seferberlik, ticarette seferberlik, sanayide seferberlik. Ekonomide, sporda seferberlik. Her şeyde seferberlik zamanı. Niye? Mecburuz. Aksi takdirde bir treni daha kaçırırsak bu dünyada maraba bile yapmazlar bizi. Taşeron bile olamayız bu dünyaya.

“Bize zincir vuracak kişinin aklına şaşarım yani”

90 milyona yakın insanımızın büyük bir kısmı genç insanlar. O bakımdan biz sizinle planlama için buradayız. Esenyurt’u planlayacağız, İstanbul’u planlayacağız ve bu konuda kararlıyız. Dilimizin kemiği yok. Doğruyu tespit ettik mi kimseden korkumuz, kimseden çekincemiz yok. Milletin dilini temsil ediyoruz. Bize zincir vuracak kişinin aklına şaşarım yani. Her şeyi, her doğruyu konuşuruz. Doğruyu bulmak adına milletin lehine, milletin çıkarına ve bunu yapacağız göreceksiniz. Bu ülkeyi, bu şehri, bu güzel Esenyurt’u ayağa kaldırmak için mücadele vereceğiz. Burada planlama için bu masadan sonuç alarak gitmek zorundayız. 1/100000’te beraber çalışacağız. Başkanımız toplantılar düzenleyecek. O toplantıların sonucundan birlikte üreteceğiz. Sanayiciler toplanmış bir lise yapmış yetmez. Esenyurt’un o kötü giden hangi koşulları varsa, Esenyurt’un kötü çıkan ismini iyileştirmek zorundayız. O bakımdan evet bize kreş lazım birlikte yapacağız. Bu şehirde yetenekli çocukları okutacağız, burs vereceğiz. 75 bin gencimize her yıl üniversite bursu verdik geçen sene yüz bin yaptık biz bunu. Enstitü İstanbul İSMEK’te mesleğini tespit eden insanlara meslek eğitimi veriyoruz, iş buluyoruz ve sanayicilerle büyük oranda çalışıyoruz. 200 binin üzerinde insana iş bulduk beş yılda. Ve o yolculuk devam ediyor şu anda. Öyle bir ritme girdi ki, 24 ofisimiz var kariyer merkezi gibi dünyanın bence en önemli insan kaynakları uzmanlığını sunuyor. Hayatında hiç bir iş görüşmesi bilmeyen ya da yapmamış insana bir iş görüşmesi nasıl yapılıyoru öğreterek onun CV’sini bile çıkartmayı ona göstererek bir meslek eğitimi eksiği varsa onu tamamlayıcı yol göstericiliğini yaparak bir kamusal hizmet sunuyoruz bölgesel istihdam ofislerinde”

“Yaptıranı seçmeyin bir daha”

İmamoğlu, Esenyurt’taki çarpık yapılaşmaya ilişkin de şu ifadeleri kullandı:

“Sanayi meselesi yani sanayide toplu taşıma. Tabii ki olmalı. Ne böyle bir sanayi hayal edildi burada? Ne böyle bir konutlaşma yani ya 60 kat bina olur mu? Bir binada 650 daire olur mu? Bu büyük bir ihanettir bağıra bağıra söyledik bunu. 13 dönüm yerde 8 bin 600 konut olur mu? Yaşatamazsınız o insanları şimdi 40 bin konut mağduru. Kimi suçlayalım? Alanı mı? Yapanı mı? Satanı mı? Yaptıranı seçmeyin bir daha, siz biliyorsunuz yaptıranı seçmeyeceksiniz. Yani gökyüzünü ben satarım ona göre de yerim harcarım diyeni seçtirmeyeceksiniz. Bunlar kötü şeyler. Bu kadar net. Onun için dilimin kemiği yok. Bu cennet vatan bize emanet ya. Onun için mangalda kül bırakmak bırakmama meselesi değil. Bu milletin geleceğini tasarlama meselesi. Ben çocuklarımın yüzüne bakamam kardeşim. Bana geliyor beş yaşında, altı yaşında, yedi yaşında çocuklar siyaset yorumu yapıyor bu ülkede. Ben onun için bunları kuruyorum, söylüyorum”

“Bu şehrin demokrat itibarına veriyorlar onu söyleyeyim”

İBB Başkanı Beylikdüzü metrosuyla ilgili ilgili imzaların hala atılmamasına da şu sözlerle tepki gösterdi:

“Yatırım planına alınmadan Avrupa Yatırım Kalkınma Bankası’nda 350 milyon euroluk kredi protokolü yapıyoruz. 150 milyon da Fransa Kalkınma Bankası AFD’den yapıyoruz. Böyle bir para yani öyle kolay kolay vermezler, bu şehre veriyorlar. Bu şehrin demokrat itibarına veriyorlar onu söyleyeyim ve biz bunu imzalıyoruz. Üç senedir yatırım planına alınmıyor Beylikdüzü hattı. Bu ne demek? Sefaköy Avcılar Küçükçekmece, Beylikdüzü, Esenyurt, TÜYAP yani Büyükçekmece. TÜYAP’a kadar metro hattı. Hemen başlayabiliriz. Ve yaklaşık bir milyar euro üzerinde bir projeden bahsediyoruz. Ve bulduğumuz kredi 14 yıl, 15 yıllık krediler ve zaten bu iki itibarlı kurum yüzde 50’ye yakın kredisini verdi de sonraki kredi dilimlerini bulmak dünyanın en kolay işi. Bir imza biliyor musunuz? Maliyeti ne biliyor musunuz devlete? Bir imza, bir kalem, bir mürekkep imzalanmıyor. Bütün bunları anlatırken bunu da çözeceğiz inşallah.

“İstanbul’u kurtaracak proje Hızray”

Mahmutbey, Esenyurt hattı, Sefaköy, Beylikdüzü hattı. Beylikdüzü’nün meydanında biten Mahmutbey ve Esenyurt hattını Esenyurt’tan bağlıyoruz Avcılar’daki durağa ve bu iki hattı birbirine de entegre ediyoruz. Şimdi onun projesini geliştiriyoruz. Dolayısıyla bir birine entegre. İstanbul’u hem kuzey hattından hem güney hattından, İstanbul’un batısını yaklaşık üç buçuk milyonluk nüfusu kentin merkezine bağlıyorsun. Daha önemli projemiz İstanbul’u kurtaracak ve şehri bütünüyle birbirine bağlayacak Hızray projemiz. Hızray. Proje noktasında çok ileri seviyeye taşıdığımız, çok önemli bir seviyeye getirdiğimiz yine TÜYAP’la Beylikdüzü, Büyükçekmece TÜYAP’la Sabiha Gökçen’i birbirine bağlayan 75 kilometrelik bir hat. Mevcuttaki tabii ki ikinci durağı Esenyurt. Yani Esenyurt merkezden de bir durağı var. Küçükçekmece Halkalı’da da bir durağı var mevcuttaki metroya bağlanarak gidiyor. Yani ilave tek bir istasyon yapmıyoruz. Tasarruflu bir proje, çok büyük bir proje. Bir nevi ralli gibi dünyanın her yerinde anlatıyor. Daha yeni Almanya’daydım ve Almanya’da burada kullanabileceğimiz hızlı tren testine katıldım. Aynı şekilde Japonya’ya bir ekibimiz gitti. İngiltere’de, Fransa’da, birçok yerde bunun yani hem finansal, hem üretim bir nevi rallisini yapıp projeyi anlatıyoruz. Büyük beğeni topluyor. Hızray dediğiniz zaman bu dediğim işlerin tamamı neredeyse yedi buçuk, sekiz milyar dolarlık işler ama bunlar İstanbul kurtaracak işler. İstanbul’un 750 kilometrelik bir metro ağına ihtiyacı var. Ve biz bu söylediğimiz hedefleri 2036’ya kadar tamamlamak istiyoruz”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir